Kimi temizliğe, kimi saymaya, kimi ise aşka…
1947’de Amerikalı aktrist Jane Greer, yapımcı, yönetmen ve dünyanın en varlıklı insanlarından biri olan Howard Hughes’la bir akşam yemeğine çıktı.
Hughes, Greer’dan izin alıp tuvalete gitti fakat bir buçuk saat dönmedi. Döndüğünde ise sırılsıklamdı. Bu tuhaf durumu şu sözlerle açıklamaya çalışmıştı: “Gömleğime ve pantolonuma ketçap dökülmüştü. Onları lavaboda yıkadım. Sonra da asıp kurumalarını bekledim. Kuruduktan sonra da tuvaletten çıkamadım çünkü kapı koluna dokunamadım. Birinin gelip kapıyı açmasını bekledim.”
Ne yazık ki Hughes’in temizlik takıntısı bu seviyede kalmadı. Dünya sinema tarihinin en ünlü yapımlarından olan, “Scarface” (Yaralı Yüz), “The Outlaw” (Kanunsuzlar) gibi eserlere imzasını atan Hughes, mikroplardan o kadar korkuyordu ki sarılıktan ölmüş bir arkadaşının cenazesine çiçek bile göndermemişti. Yardımcılarına talimatlarını kâğıtlara yazarak veriyordu. “Bana asla bakmayın ve ben konuşmadıkça siz benimle konuşmayın” da yazılı olarak verdiği bir talimattı. Mikrop kapmamak için yıllarca kimseyle görüşmedi. Güneş ışınlarının da mikrop taşıyabileceğini düşündüğünden, pencerelerini kapkara levhalarla kaplattı. Dikkatle ölçülüp kesilmiş yemeklerini elleri eldivenli hizmetçiler getiriyordu. 1976’da uzun süre kendisinden haber alınamayınca, yakınları odasına girdiler ve Hughes’u baygın vaziyette buldular. Hughes, 41 kiloya düşmüştü. Meksika’dan Houston’daki Metodist Hastanesi’ne götürülürken, uçakta hayatını kaybetti…
Biraz çarpıcı ve uç bir örnekle başladık öyle değil mi? Evet, bu derecede bir mikrop/temizlik takıntısına gündelik yaşamda rastlamak hepimiz için pek mümkün değil (iyi ki de öyle!) ama günlük yaşamını sekteye uğratacak ya da zorlaştıracak düzeyde takıntısı olan en az bir insanla şimdiye dek karşılaşmış olmalısınız…
Obsesif Kompulsif Bozukluklar (OKB) nedir?
Obsesif Kompulsif Bozukluklar (OKB) tanımını, iki kavramı da açıklayarak yapabiliriz. Obsesyon, kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kompulsiyon ise, obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nin yayınladığı verilere göre, Obsesif Kompulsif Bozukluğun ülkemizde görülme sıklığı yaklaşık yüzde 2-3’tür. Yani her 40 kişiden birinde görülür. Kadın ve erkeklerde görülme sıklığı arasında da anlamlı bir fark yoktur.
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) çeşitleri nelerdir?
Bakın Türkiye Psikiyatri Derneği, sık görülen obsesyon ve kompulsiyon türlerinin bazılarını hangi örnek vakalarla tanımlıyor:
- Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu: “45 yaşında erkek hasta, her akşam işinden evine döndüğünde otomobilini park edip evine girdikten sonra otomobilin kapısını kilitlediğinden emin olmuyor ve bazen iki-üç kez sokağa çıkıp kapıları kontrol ediyordu.”
- Başkalarına zarar vereceği kuşkusu şeklinde obsesyonlar: “40 yaşında erkek hasta, evde ailesi ile birlikte otururken ‘kontrolümü kaybeder de elimden bir kaza çıkar, eşime, çocuğuma zarar verir miyim?’ şeklinde düşünceleri nedeniyle aile üyelerinin bulunduğu ortamda eline makas/bıçak gibi kesici/delici aletler almıyordu.”
- Simetri/düzen obsesyonları: “35 yaşında ev kadını, sehpaların üzerinde bulunan örtülerin sehpanın tam ortasında durmasına özen gösteriyor, halının saçaklarından ters dönenler varsa düzeltmeden duramıyordu.”
- Dokunma kompulsiyonları: “37 yaşında erkek hasta, sabahları işine giderken vestiyerin yanında asılı duran aile resmine dokunmadan çıkarsa, ailesini ilgilendiren olumsuz bir olay ile karşı karşıya kalabileceklerinden endişe duyuyor, bazen geri dönüp yeniden dokunma gereksinimi duyuyordu.”
- Sayma kompulsiyonları: “33 yaşında kadın hasta, sabahları çocuğunu okula gönderirken tam üç kez “yolun açık olsun” demezse başına kötü bir şey geleceğinden endişe duyuyordu.”
- Batıl inançlar, uğurlu-uğursuz sayılar ve renkler
Bunun için Bülent Ersoy’un bir röportajından örnek verebiliriz. Tek sayı takıntısı olan Ersoy, verdiği bir röportajda, Boğaz Köprüsü’nden giden taksicinin tek rakamlı gişeden geçeceğini görünce, taksiden indiğini ve yürüyerek yandaki çift rakamlı gişeden geçtiğini, taksi biraz ilerledikten sonra araca geri bindiğini anlatmıştır.
Aşk bir obsesyon olabilir mi?
OKB’nin birden çok çeşidi bulunmaktadır ve saydıklarımız sadece bir kısmıdır. En meşhuru sürekli temizlik yapma ve ellerini yıkama kompulsiyonun olduğu temizlik takıntısıdır. Oysa saydıklarımızın dışında cinsel içerikli obsesyonlar, dini içerikli obsesyonlar, korku obsesyonları görülebildiği gibi aşkı bir obsesyon olarak tanımlayan bilim insanları da vardır. Bunlardan biri de İtalya’daki Pisa Üniversitesi’nden psikiyatrist Donatella Marazziti’dir. Araştırmacı, yaptığı deneyde âşık olan insanların kanındaki serotonin düzeyinin OKB’li hastalarla benzer sonuçlar verdiğini iddia etmektedir. Araştırmanın satır aralarında, âşık olduğunu söyleyen kişilerin davranışları ile OKB’lilerin tek boyutlu saplantısı arasındaki benzerlik de dikkat çeker. Gün boyunca gerek âşıkların gerekse OKB hastalarının tek bir nesne veya tek bir kişi üzerine odaklandıklarını söyleyen Marazziti, bu iki grubun da saplantılarının mantık dışı olduğunu bildiklerini, yine de bu saplantıdan kurtulamadıklarını ifade eder. Şimdi kendinize karşı dürüst olun, eski aşkınızı sosyal medya üzerinden bugüne kadar en az bir kez aratıp ne yaptığına şöyle bir göz ucuyla bakmış olabilirsiniz. Peki, bunu günde 300 kere yapanlar olduğunu söylersek, ortada bir takıntı olduğu konusunda hemfikir olur muyuz?
OKB tedavi edilebilir mi?
OKB, psikiyatri literatüründe tedavisi olan bir hastalıktır ve derecesine göre farklı yöntemlerle tedavi edilir. Özellikle serotonin sistemi üzerinde etkili olan ilaçların OKB tedavisinde oldukça yararlı olduğu bilinmektedir. Bir diğer tedavi ise bilişsel – davranışçı tedavidir. OKB tedavisi hastalığın ortaya çıkış sebebini göre yapılır.
Bende de OKB olabilir mi?
Kaygı, vesvese, kuşku hemen her insanda görülür. OKB’yi oluşturan; obsesyonun sıklığı, zihni ve hayatı meşgul ettiği zamanın uzunluğu ve oluşturduğu kaygının düzeyidir. Yoksa düzeni, hijyeni, kontrolü seven her insan OKB’li değildir. Keyfinizi kaçıran düşünceleriniz varsa, yalnız olmadığınızı bilin ve bunun üstesinden gelmenin sandığınızdan kolay olduğuna inanın. Belki de çok basit bir destek ile sizi yoran düşüncelerden kurtulabileceksiniz. Gerçekleşmemiş hiçbir şeyin canınızı sıkmasına izin vermemek ve huzurlu bir yaşam için bu konuda adım atmaktan çekinmeyin…
Comments
Loading…
Yorumlar
0 yorumlar